Barbaros'a doğru eğildim ve, eğlenceli bir şey söylüyormuş gibi gülümseyerek ama kimsenin duyamayacağı şekilde, “bu kadar berbat bir şey yediğimi hatırlamıyorum,” dedim, “unutabileceğimi de sanmıyorum.”
Barbaros'u aniden bir gülme tuttu.
Aynı anda, Mavi Kulüp’ün orta yaşı çoktan geçmiş başkanı
Muzaffer Çivitgil'in, orta yaşa gelmemiş karısı Ayşegül Hanım'la gözgöze geldik
ve birbirimize gülümsedik. Kulübün bütün üyeleri ve eşleri, cumhuriyet balosuna
gider gibi giyinmişti.
Saçlarını, tek omuzlu elbisesinin tek omuzuna doğru taramış
olan kadın, “nasıl buldunuz,” dedi.
“Ben de tam Barbaros'a onu söylüyordum,” dedim, “ne kadar
değişik bir lezzet, sayenizde kavun dolmasını tatmış olduk.”
“Değil mi,” dedi kadın. İşte böyle bir telefon ederim,
parayı bastırırım, İstanbul'dan aşçıyı getirip kavun dolmasını yaptırırım, neye
uğradığını şaşırırsın, demek istiyordu.
Gerçekten de neye uğradığımı şaşırmıştım. Ya İstanbul'dan
gelen aşçı kavun dolması yapmayı bilmiyordu, ya mutfakta çok büyük bir aksilik
olmuştu (öyle böyle değil), ya da ceddimiz bu işten anlamıyordu.
Kadınla karşılıklı birbirimize gülümsediğimiz sırada
telefonuma mesaj geldi. Barbaros, birer lahmacun iyi giderdi, diye yazmıştı.
Ona doğru eğildim: “Otelin arka sokağında kokoreççi var,”
dedim.
Mesaj geldi.
Barbaros, inşallah geç saate kadar açıktır, diye yazmıştı.
“İnşallah yemek geç saatte bitmez, desene,” dedim, “yarın
işimiz var."
Neşe Abla’nın, seninki, deyip durduğu Barbaros'la beraber, Derenli işadamlarının kurduğu Mavi Kulüp’ün davetlisi olarak, Trakya'nın Marmara kıyısındaki şirin kasabası Deren'e gelmiştik. İç ve dış dekorasyonunda mavi kullanmadıkları halde muhteşem deniz manzarasıyla adının hakkını veren Mavi Otel’de, iki haftada bir çarşamba akşamları yemek yiyen kulüp üyeleri, bu hafta bizi ağırlamak için perşembe gecesi toplanmıştı. Çünkü yarın Barbaros'un Çanakkale'de olması gerekiyordu ve benim de Deren’e bağlı Keçiseki'de yaşayan ünlü yazar Semiramis Gündüz’le görüşmem vardı.
Tatlı servisi başlayınca, bu tür toplantılarda âdet olduğu üzere konuşma yapma zamanı geldiğini anladık.