Yazı İşleri / Çiytepe / Yirmi


Denklemin bir tarafına nedenleri koyuyordun, bir tarafına sonuçları koyuyordun, eşit çıkarsa, sen de haklı çıkıyordun. Fakat şunu da hesap etmeliydin ki, haklı çıkmak hiç işine yaramıyordu; ne maddi bir kazanç sağlıyordu, ne manevi bir üstünlük sağlıyordu, ne insanın içini rahatlatıyordu. Haklı olmak basit bir matematiksel işlemse ve matematik, bilimadamlarının iddia ettiği gibi doğanın konuştuğu dilse, doğa bize ne demek istiyor olabilirdi?

“Çok kolay,” dedi Neşe Abla, “haklı olmanın peşinde koşma, önüne dön, işine bak.”
“Dergidekiler belki Sinan Sungur'a ulaşmamızı sağlar,” dedim, “ya da bir mesaj göndermemize.”
“Bak şekerim… şımarık kız çocukları gibi davranıyorsun… ama olsun, hep bir kız çocuğum olsun istemişimdir ve çocuğunu şımartma konusunda da, bilirsin rakip tanımam... Dinliyor musun sen beni?”
Çünkü başımı tabağıma eğmiş, belki canlanırlar diye çatalla köfteleri dürtüp duruyordum. “Hı hı,” dedim.
“Kızıyla ilgili bir konu olduğunu en az bir kişiye söylemeden adama ulaşamayız, o bir kişinin de kaç kişiye neler söyleyeceğini asla kontrol altında tutamayız.”
“Ve diyorsun ki bu özel bir mesele…”
“Ev-vet.”
“Adamların içişleri.”
“Aferin benim kızıma.”
“Bir de bakmışım adam bana dava açmış, itibarımı zedeliyor diye.”
“Bir de bakmışsın başhekim sana dava açmış, itibarımı zedeliyor diye.”
“Ay ben ne kötü insanmışım,” dedim ve kadehimi kaldırdım, tokuşturup birer yudum içtik.

“Hadi vedalaş artık şu suçluluk duygunla,” dedi Neşe Abla, “köfteler nefis, buz gibi yaptın.”


önceki / GERİ / sonraki