Aynı zaman diliminden olmalarına rağmen Yakup Kadri'nin Yaban’ındaki köylüyle Kemal Tahir romanlarındaki köylünün, birbirlerinden bu kadar farklı yaşamalarını ve düşünmelerini, çok dikkat çekici bulmuştum. Sonraları, aralarında 30-40 kilometre olan yerleşim yerlerinin bile birbirlerinden çok farklı dünyalar kurduğunu kendi gözlerimle gördüm.
Aynı coğrafyadaki benzer yerleşim birimlerinde, farklı dünya görüşlerini temel alan hayatlar inşa edilmesine, herhalde her bilimadamı kendi bilimiyle bir açıklama getiriyordu ve muhtemelen benim gözlemlerime ihtiyaç duyan yoktu.
Oysa gerçek yaşam pratikleri, içinde aç timsahların yaşadığı durgun sularla dolu geniş ve derin hendeklerle çevrilmiş müstahkem bir mevki gibiydi. Doğa bilimleri, matematikten inşa ettikleri teknelerle bu hendeği aşabiliyordu ama kitaplarından çıkıp gelen tarihçiler, sosyologlar, psikologlar, filozoflar, ya timsahlara yem oluyor, ya da boğularak telef olup gidiyordu.
Neşe Abla’yı bıraktıktan sonra, pansiyonun önündeki ilkokulun arka sokağından yürümeye başladım. Kaldırıma, apartman girişlerine, çoğu kapatılmış balkonlara, balkon kapılarından uçuşan tül perdelere, pencerelere, pencerelerden uçuşan tül perdelere bakıyor, evlerden gelen seslere kulak veriyor, bazen de yemek kokuları alıyordum.
Hayatın elimizden kaçıp gitmesini engellemek, onu yakalamak için, sokaklardan ördüğümüz örümcek ağları kuruyoruz, diye düşündüm. Bu ağlara ne takılacağı belli olmuyordu. Bir şehrin, kasabanın, ya da köyün ne avladığını, hayatı neresinden yakaladığını anlamak isteyen. oranın sokaklarında yürüyecekti. Bir yerdeki sokakların tevekkülden ördüğü ağa bıkkınlık, mücadeleden ördüğü ağa bezginlik, kendini diğerlerinden ayrı tutmaktan ördüğü ağa küskünlük takılıyordu. 30-40 kilometre gidiyordun, bir de bakıyordun ki oradaki sokaklar tevekkülden ördüğü ağla neşe, mücadeleden ördüğü ağla umut, kendini diğerlerinden ayrı tutmaktan ördüğü ağla gurur yakalamış…
Sokaklarda yürürken işte hep bunları görüyordum ama benim ne gördüğüm, gözlüklerinin altından bakıp kitap okuyan, üstünden bakıp parmak sallayan bilimadamlarının umurunda değildi.