Yazı İşleri / Çiytepe / Otuz Altı


İnsanın alacası içinde, derler. Meğer ev sahibemizin annesi Selmin Hanım, düğünden bir gün önce Ertuğrul Tunçkaya'yı öylece bırakıp kaçmış!

“Hadi ya,” dedim, “kaç senelik iş bu?”
“Hesaplamak lâzım,” dedi Erdem.

Hoca mezun olup gelmiş, sonra askere gidip gelmiş, artık karısını da alıp İstanbul'a gidecekken, başına bu iş gelmiş.

Neşe Abla o reçelleri satın almasaydı, diyelim, ben annemi önceden arayıp, odamızdan çıkmamışken Neşe Abla’ya, annem sana reçel ayırmış, deseydim, bu hikâyeyi duymamış olacaktık. Kim bilir böyle kaç hikâye, sesini bize duyuramadan burnumuzun dibinden vızır vızır geçip gidiyordu.

Aradan yıllar geçip, kocasının ailesinden kalan bu eve taşınıncaya kadar Gülden Hanım da neler olup bittiğini bilmiyormuş.
“O yıllarda sen hocanın evine girip çıkıyordun tabii,” dedim.
“Evet ama,” dedi Erdem, “Gülden Hanım nasıl öğrendi, neyi öğrendi, anlayamamıştım.”

Selmin düğünden önceki gün kaçmış, deyince, bizim gibi o zaman da herkes, Selmin'in başka bir âşığı varmış da ona kaçmış, diye anlamıştı. Hoca Çiytepe'den çekip gittikten sonra Selmin'in birine kaçmadığı, sadece düğünden kaçtığı, hatta yanına küçük kardeşini de alıp, İzmir gurbetinde gardiyanlık yapan ağabeyinin yanına gittiği, hem de güvende olduğu ortaya çıkmıştı.

“Selmin Hanım bir seneye kalmadan Çiytepe'ye dönmüş, döndükten sonra bir seneye kalmadan Kavurmacıların Cemil’le evlenmiş,” dedi Erdem.
“Hadi ya,” dedim; ünlü kuruyemiş markası Kavurmacılar’ı bilmeyen yoktu.

Selmin Trabzon'a gelin gitmiş, bir seneye kalmadan hamile haberi gelmiş ve aynı sırada kocası, geri geri yanaşan bir fındık kamyonunun altında kalarak Hakkın rahmetine kavuşmuş.

“Ne kadarı doğru bilemem,” diye devam etti Erdem, “sen uğursuzsun, aileden uzak dur, diyerek bir kâğıt imzalatmışlar, Çiytepe'den bir ev alıp gelini de torunu da başlarından savmışlar.”
“İyi de,” dedim, “torunun miras hakkı ne olmuş.”
“Ayol Erdem ne bilsin,” dedi Neşe Abla.
Erdem güldü; “çok uğraşmışlar mahkemelerde, diye duydum,” dedi.
“Sonuç?” dedim.
“Onu duymadım,” dedi.
“Ama en heyecanlı yeriydi,” dedim.

Dönüş yolunda, dün parkta oturduğumuz kafeteryaya mı gidelim, diye konuştuk.
Neşe Abla, “senin işin çok, ben biraz uyuklarım,” deyince, pansiyona dönmeye karar verdik.

Ev sahibemiz pazara gitmişti.
Gözüme, filmini daha yeni seyrettiğim bir aktris gibi görünen Selmin Hanım bizi karşıladı ve, “yanınızdaki odaya yeni misafirler yerleşti, giren çıkan olunca şaşırmayın,” dedi.

Ertuğrul Bey'in evinden geliyoruz, dememek için kendimle mücadele ediyordum.
Neşe Abla Ardahan yolcusu çifti sordu. Araba tamir olmamış, kadın otobüsle devam etmeye karar vermişti.
“İsabet,” dedim.
“O işi dün yapacaktı onlar,” dedi Selmin Hanım, “pırasalı börek var, odanıza getirebilirim.”
“Aslında harika olur,” dedim, “bizim hesaba ekleyebiliyor musunuz, yoksa nakit mi ödemek lazım?”
“Yok canım, benim torun bayılır, onun için yaptım, size ikram edeceğim.”

Kısmette Kavurmacıların gelininin elinden pırasalı börek yemek de varmış, dememek için kendimle mücadele ediyordum.


önceki / GERİ / sonraki