Yazı İşleri / Çiytepe / On


Ev sahibemiz, vadettiği gibi sabahleyin pişileri hazır etmişti. Yanımıza bir termos çay, bir kutu söğüş salatalık domates, bir paket kâğıt peçete verdi; terapi merkezine çıkan yoldaki seyir terasında yiyecektik. Saat yediden önce yola çıktık.

Gün ışığı hercai bir sevgili, diye düşündüm. Yılın mevsimlerine, günün saatlerine, havanın durumuna, hatta rakıma göre değişen işveleri vardı. Alacakaranlıkta göz süzmesi, sonra da sabaha kadar arkasını dönüp gitmesi, hep nazındandı. İşte onun bu türlü türlü işlevleri, terapi merkezine doğru tırmandığımız sık ağaçlı ormanlık yolda bizi de baştan çıkardı.

Adım başı duruyor, arabadan iniyor, tarifi imkânsız manzaralar karşısında nefes almayı unutuyorduk. Sonbahar ağaçlarından tüten renk cümbüşü gözlerimizi kamaştırmıştı. Orman tanrılarını kızdırmaktan ya da küstürmekten korkuyormuş gibi araba kapılarını usulca kapatıyorduk. Her virajdan sonra yamaçlar da uçurum da başka bir görünümle karşımıza çıkıyordu.

Burada herkes çok güzel fotoğraflar çekebilirdi ama sadece Neşe Abla'nın çektiği fotoğraflar yaşadığımız baş dönmesini hissettirebilirdi. Bir bahçe partisinde barbeküyü tutuşturmak için bir kâğıt parçası lâzım olunca, beyin göçüyle Türkiye'den gelmiş olan yan komşunun uzattığı yırtık dergi sayfalarında Neşe Abla'nın çektiği bu fotoğrafları görünce, National Geographic'çiler hasetinden çatlayacaktı.

Terapi merkezine yaklaşırken bir kere daha kenara çektik ve bir daha ne zaman fırsat bulacağımız belli olmadığından, yani aslında mecburiyetten, karnımızı doyurduk. Pişilerin hakkını verememiş, biraz ayıp etmiştik.

Görüşmeye gittiğimiz yerlerde neyle karşılaşacağımız hiç belli olmuyordu. Randevu verdikleri halde karşımıza lütfeder gibi bir tavırla çıkanlar da oluyordu, çat kapı gittiğimiz halde ayaküstü sohbet ederken doyurucu bilgi verip açıklama yapanlar da. Neşe Abla şöyle bir şey söylemişti: “Seni tanımasam, bu görüşmelerdeki tavrına bakıp, maşallah ne hanım kız, sakin yaradılışlı, uyumlu, güler yüzlü; Allah herkese böyle gelin nasip etsin inşallah, derim.”

“Mesajı aldım Neşe Abla,” demiştim, “pasif agresiflik böyle oluyor işte.”


önceki / GERİ / sonraki