Yazı İşleri / Çiytepe / Kırk İki


Neşe Abla, “sen bana bırak,” demişti, “ben hallederim.”
Aynı günde ikinci kere ölü evine gidiyorduk. Arabayı sabah koyduğum yere, evden uzağa bırakmıştım. Midem bulanıyordu ve yürüyerek eve doğru yaklaştıkça, mide bulantım artıyordu.

Şuradan biri çıksa da, Ertuğrul Tunçkaya'nın bilime katkıları ve eserleri ortada; onun kim olduğunun bunlarla bir ilgisi yok, dese de ağzını burnunu kırsam diye bakınıyordum.

Uzaktan Metin Yıldız'ın oğlunu gördüm; evinin bahçesinde siyahlı beyazlı köpekle oynuyordu.
Neşe Abla'ya, “ayva reçelleri arabada mı,” diye sordum ve bir koşu arabaya gidip geldim. Neşe Abla'yla birlikte Metin Yıldız'ın evine doğru yürüdük.

Çocuk bizi görünce oyununu yarıda kesti ve dönüp ileride arabayı bıraktığım yere baktı; bizi tanımıştı.
“Bak,” dedim, “sana ayva reçeli getirdim.”
Metin Yıldız'ın oğlu kavanozlara baktı ama yerinden kıpırdamadı.
“Sevmez misin ayva reçeli,” dedim.
“Anneme sormam lâzım,” dedi, “aaanneee!”
Köpek de heyecanlanmış, kuyruğunu kocaman kocaman sallamaya başlamıştı. Arka bahçeden, neredeyse damarlarını gösterecek kadar beyaz tenli, kara gözlü, güzel bir kadın geldi. Gülümsüyordu. O kadar gençti ki insanın ölüme isyan edesi geliyordu.

Çocuk annesine döndü ve, “anne ben ayva reçeli sever miyim,” diye sordu.
Köpek dahil hepimiz güldük.
Sonra birden, bu sorudaki merak içime işledi ve gözümün dolmasına engel olamadım.

Metin Yıldız'ın oğlu hepimizin gülmesine biraz bozulmuştu. Herhalde mikroskoptan baktığı için onu kıskandığımı hatırlayıp aynı konuya döndü; bana hava atmaya çalışıyordu.
“Anne,” dedi, “o aletten nasıl bakmıştım ama...”
Dayanamayacak, kusacaktım.
“Bakmıştın oğlum...”
Bir dakika ya...
“Tabureye de çıkmıştın,” dedim.
Yan gözle annesine baktı.
“Annem tabureyi tutuyordu ama tutmasaydı da ben düşmezdim, değil mi anne?”
Annesi de mi yanındaydı!!!
“Annen de mi yanındaydı?!” dedim.
Çocuk sabahki konuşmamızda benim geri zekâlı olduğuma karar verdiğini hatırlamış olmalıydı.
Alaycı bir tavırla, “e yanımdaydı tabii,” dedi, “annem babam olmadan başkasının evine gidemem ki.”
Bu kadar basit bir şeyi bile anlamıyordum.
Gülmeye başladım ve bahçe kapısından girip, “gidemez misin, gidemez misin, gidemez misin,” diye bağırarak oğlanı mıncıklamaya başladım.
Köpek de bize katılmış, kendimizi yerlerde yuvarlanırken bulmuştuk. Metin Yıldız'ın karısı ve Neşe Abla, deli ayol bunlar, bakışıyla gülümsüyordu.

Ayağa kalkıp üstümü başımı topladıktan sonra, “sen ne tatlı şeysin ya,” dedim.
“Kardeşim de var benim, o da çok tatlıdır, ama daha çok küçük, çişini tutamıyor; küçükken ben de tutamıyormuşum, değil mi anne?”


önceki / GERİ / sonraki