Yazı İşleri / Çiytepe / Dört


Kahvemi bitirmiştim. Ayağa kalktım ve, “benzin alıp arabayı şuraya getireyim,” dedim. İki adım atmıştım ki döndüm: “Eralp'i bir arasana, bakalım sınavı nasıl geçmiş.”

Eralp'in sınavı, eh işte, geçmişti; geçebilirim de kalabilirim de.

Yola çıkmış, geniş virajlar alarak inmeye başlamıştık. Karşımıza öyle manzaralar çıkıyordu ki insanoğlunun yolculuk yapma ve yolda olma takıntısının bir kısmını anlar gibi oluyorduk.

Bir zaman gelmişti, atalarımız uzaklardaki yiyecek kaynaklarına ulaşmanın onlara pahalıya patladığını fark etmişti. Ağaçtan in, o kadar yolu git, gel, çiğne, sindir, derken, aldıkları kalori harcadıkları kaloriye değmiyordu. Bu iş böyle olmayacak, dediler, ağaçtan indiler ve ayağa kalktılar. Tabii yapamayanlar da vardı; onlar ağaçta kaldı. Başarabilenler insanoğlunun yuvasından uzaklaşma macerasını başlatmış oldu ve sonra olaylar gelişti.

“Esnedin mi sen,” dedim Neşe Abla'ya.
“Vallahi anlattıkların ninni gibi geliyor,” dedi.
“Şöyle düşün,” dedim, “biz de üç kuruş kazanacağız diye yuvamızdan uzaklaşıyoruz. Yani? Yiyecek kaynağına ulaşmak için. Yani? Değişen bir şey yok.”
“Hani böyle manzaraları görme uğruna yolculuk yapıyorduk.”
“Hem uyuyup hem beni dinlemene sevindim,” dedim, “aslında şöyle demiştim, manzaraya bakınca yolculuğa çıkma takıntısının bir kısmını anlayabiliyorum. Üç kuruş kazanmak da başka bir kısmı.”

“Gene esnedim,” dedi.
“Fark ettim,” dedim.


önceki / GERİ / sonraki