Aşağı yukarı o sırada yağmur başladı. Babam şöyle derdi: Yağmur başlayınca çok dikkatli ol, ne tam kuru ne tam ıslakken yol çok tehlikelidir. Hızımı düşürmüş, farları yakmıştım. Silecekler şimdilik en düşükte çalışıyordu. Fazla yolumuz kalmamıştı.
Bazıları biraz nefes almak için yola çıkıyordu, bazıları eve dönmenin keyfini yaşamak için; evde bıraktıklarının değerini hissetmek için. Bazıları, uzaklaşsan da kaçamazsın, hipotezinin deneyini yapmak için. Bazıları kavuşmak için, bazıları terk etmek için yola çıkıyordu. Bazıları omuz silkiyor, ne farkı var, diyor ve yola çıkıyordu. Benim gibi bazıları da, insanların neden bir yerlere gittiğini, gittiği yerde ne gördüğünü anlatmak ve karşılığında üç kuruş para kazanmak için yola çıkıyordu.
Çiytepe'ye yaklaşırken yağmur şiddetlendi. Bulutlar havayı kararttığı için alacakaranlığın koyulaştığını görememiştik. Silecekler artık en hızlıda çalışıyordu. Arabayı döven kocaman damlaların gürültüsü eşliğinde sanayi bölgesinden geçtik. Trafik hareketlenmiş, sapaklar, reklam panoları, şehir ışıkları başlamıştı. Dev bir mobilya mağazası ve ona bitişik dev bir yatak mağazası gördük.
Neşe Abla arabanın içinden fotoğraf çekiyordu. Hareketli fotoğraf zor işti ama usta elinden çıkarsa, bu fotoğraflara tabela yazılarının, sokak lambalarının, araç farlarının, pencerelerdeki aydınlığın çizdiği şekiller, bazen tek başına bir gezi yazısı yazabiliyordu. National Geographic kaç kere hareketli fotoğraftan kapak yapmıştı.
Bir üst geçidin altından, daha ilerideki bir alt geçidin üstünden geçtik. Çiytepe, karayolunun iki yanına yayılmıştı. Pansiyona gitmek için şehir merkezi sapağından sağa, güneye doğru dönecektik. Neşe Abla, döndükten sonra işlek bir caddede park etmemi istedi. Çiytepe'nin çarşısını bulup sağa çektim.
“Silecekleri kapatma ama en düşük yap,” dedi Neşe Abla.
Silecekler açıkken, silecekler kapalıyken, ben arka koltuğa geçmişken, Neşe Abla dışarı çıkmışken, objektif damla damla ıslanırken, ben Neşe Abla'ya şemsiye tutarken onlarca fotoğraf çekti.
“Amma uğraştın,” dedim, “Photoshop'ta Yağmurlu Bir Gece,
efekti yok mu?”
“National Geographic'tekilere sorup öğreniriz,” dedi Neşe
Abla, “gel gel.”
Kaşla göz arasında, tuttuğum şemsiyenin altından çıkmış, refüjden geçmiş, caddenin karşısından el etmeye başlamıştı. Bir gelinlikçinin önünde gülerek dikiliyordu.
“Gel gel,” dedi tekrar, “dur şöyle, birkaç poz çekeyim,
belki kısmetin açılır.”
“Beni Adriana Lima gibi gösterecek filtre lazım,” dedim.
“İşte onu yapacak filtre National Geographic'te bile yok,”
dedi Neşe Abla.