Arabaya döndükten sonra bir durum değerlendirmesi yaptık ve önce pansiyona gidip üstümüzü başımızı bir değiştirelim, yemeğe sonra çıkarız, diye karar verdik. Ara sokaklara gire çıka, kasabanın çıkışına doğru bir ilkokulun arka sokağındaki iki katlı pansiyonu bulduk. Ev sahibemiz telefonda gösterdiği samimiyetin aynısıyla bizi karşıladı ve yerleşip çıkacağız, deyince, “çibörek yapmıştım,” dedi. İç turizme duyduğum inancın sonucu olarak, mümkün mertebe farklı işletmelerde harcama yapmayı tercih ederdim ama dayanamadığım beş şeyden beri çibörekti.
Ev sahibemiz çiböreğin yanına koyu bir de ayran yapmıştı. Pansiyonda misafir olarak bizden başka orta yaşlı bir karı koca ve oda arkadaşı olan iki genç erkek hemşire vardı. Onlar da midelerinin sesini dinlemiş, çibörek ziyafetine katılmışlardı.
Araba bozulduğu için geceyi Çiytepe'de geçirmek zorunda kalan orta yaşlı çift, İstanbul'dan Arhavi'ye gidiyordu. Adam kalender görünüyordu ama karısı gergin bir tipti. Memnuniyetsizlik duymaktan ve memnuniyetsizlik yaratmaktan hoşlanıyor gibiydi. Bu yeteneklerinin özgüvenden kaynaklandığını düşündüğüm için, kendisinde, başkalarının canını sıkma hakkı gören insanlara karşı hayranlık duyardım. Sonra sonra, özgüven sandığım şeyin bir kamuflaj olduğunu, kendini küçük görme duygusunu anlayıp pullayıp benim gibi, Neşe Abla'nın deyişiyle, şaşkınlara, özgüven diye yutturduklarını anladım. Bunu anlamak için başımdan bir evlilik geçmesi gerekmişti.
Odamıza çıktıktan sonra Neşe Abla, kadının gergin olmasını anlayışla karşılamam gerektiğini, Arhavi'de yaşayan kızlarının hastaneye kaldırıldığını, torunların başında durmak ve kızlarının aklı kalmasın diye eve göz kulak olmak için acele ettiklerini söyledi.
“Kadın otobüsle devam etseymiş,” dedim, “adam da araba tamir olunca arkadan giderdi.”
Başkalarının problemlerini çözmekte üstüme yoktu. Neşe Abla, insanların hayatını onların yerine yorumlama ve değerlendirme hevesime çok gıcık olur, bazen güler geçer, bazen de sinirlenirdi.
“Umutsuz vakasın,” dedi, “neyse ki bu odun tarafını başkalarının yanında gizlemeyi akıl edecek kadar kafan çalışıyor.”
Ayrıca, dedim kendi kendime, kalenderlik de gerginlik de her türlü durumdan bağımsız olarak insanın içinden çağlar. Ama bu fikrimi de, en azından şimdilik, kendime saklamayı akıl edecek kadar kafam çalışıyordu.