Yazı İşleri / Çiytepe / Otuz Dokuz


Ertuğrul Tunçkaya bu klasöre bakmamızı istemiyordu; aslında durum bu kadar basitti. Yapacağımız şey, bu işi böylece bırakmaktı.

Daha sonra konuştuğumuzda, bizi kışkırtan şeyin ne olduğunu düşünecektik. Çünkü Neşe Abla'yla şu konuda hemfikirdik ki, diskteki bilgileri araştırırken karşımıza şifre soran bir pencere çıksaydı, nasıl başkalarının penceresine burnumuzu dayayıp içeri bakmıyorsak, çantalarını, cüzdanlarını, misafirliğe gittiğimizde çekmecelerini karıştırmıyorsak, aynı nedenden ötürü şifre penceresini kapatıp kendi işimize bakacaktık. Fakat burada Hoca, bir şeyler tasarlamaya kalkışmıştı ve bizi kışkırtan da bu olmuştu.

Aslında işe yarayan iki önemli yöntemin ikisini birden kullanarak hata etmişti. Gerçekten de bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu göz önünde bırakmaktı ve evet, değerli bir şeyi çöp poşetine koyarsan kimse dönüp bakmazdı. Ama ikisini birden yapınca, bir dakika ya, burada bir şeyler dönüyor, kuşkusu uyanıyordu.

Stephen King, anahtar deliğinden bakacaksan, göreceklerine hazır olacaksın, demişti. Bizim hatamız, hazır olmadığımız halde o delikten bakmak oldu.


önceki / GERİ / sonraki